1-Hz. ADEM
2-Hz. Sit
3-Hz. İdris
4-Hz Nuh
5-Hz. Hud
6-Hz. Salih
7-Hz. Zülkarnyen
8-Hz. İbrahim
9-Hz. Lut
10-Hz. İsmail
11-Hz. İshak
12-Hz. Yakup
13-Hz. Yusuf
14-Hz. Eyüp
15-Hz. Şuayp
16-Hz. Musa
17-Hz. Harun
18-Hz. Hızır
19-Hz. İlyas
20-Hz. Zülkifl
21-Hz. Davut
22-Hz. Süleyman
23-Hz. Yunus
24-Hz. Lokman
25-Hz. Uzeyr
26-Hz. Zekeryya
27-Hz. Yahya
28-Hz. İsa
29-Hz. MUHAMMED
3 Mayıs 2011 Salı
Mahidevran Sultan ya da Mahidevran Gülbahar Sultan (ö. 1580)

Mahidevran Sultan ya da Mahidevran Gülbahar Sultan (ö. 1580) Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman‘ın eşlerinden biridir.
Mahidevran Sultan’ın Arnavut kökenli olduğu tahmin edilmektedir. Mahidevran Sultan’ın Kanuni’yle tahta çıkmadan önce Manisa valisi olarak görev yapmaktayken evlendiği bilinmektedir.
Mahidevran Sultan 1515 yılında Kanuni’nin ilk erkek oğlu olan Şehzade Mustafa’yı dünyaya getirdi. 1520 yılında eşinin padişah olması üzerine çocuklarıyla birlikte İstanbul’a geldi. Bu sırada Hürrem Sultan saray haremine girmişti ve kısa zamanda Kanuni’nin en sevdiği eşi haline gelmişti. 1524 yılında Hürrem Sultan da bir erkek çocuk dünyaya getirdi.
Şehzade Mustafa yetişkinliğe ulaşınca Osmanlı geleneğine uyarak Amasya’ya vali olarak gönderildi. Gene gelenek olduğu üzere annesi Mahidevran Sultan da oğluyla birlikte Amasya ‘ya gitti. Şehzade Mustafa’nın Kanuni’nin en büyük oğlu olması ve sevilen bir şehzade olması nedeniyle babasından sonra tahta çıkması bekleniyordu. Ancak Kanuni 1553 yılında oğlu Mustafa’yı kendisini tahttan indirmeyi planladığı inancıyla boğdurttu. Hürrem Sultan‘ın Kanuni’yi bu kararında etkilediği inancı yaygındır.
Şehzade Mustafa’nın öldürülmesinden sonra Mahidevran Sultan iyice gözden düştü. Yaşamının büyük bir bölümünü fakir olarak oğlunun mezarının bulunduğu Bursa’da geçirdi. Ancak annesi Hürrem Sultan‘ın ölmesinden sonra Hürrem Sultan‘ın oğlu II. Selim Mahidevran Sultan’a maaş bağlattı ve 1555 yılında oğlu Mustafa’nın türbesini yaptırttı.
Mahidevran Sultan 1580 yılında Bursa’da öldü. Oğlunun türbesine gömüldü.
OSMAN (GENÇ OSMAN)
| ||
Farsça
Latince
Yunanca
İtalyanca gibi doğu ve batı dillerini öğrendi. Kuvvetli bir edebiyat
tarih
coğrafya ve matematik tahsili gördü. 26 Şubat 1618 günü babasının yerine tahta geçen amcası I. Mustafa'nın rahatsızlığı yüzünden tahtı bırakmaya mecbur olması üzerine Osmanlı sultanı oldu. İkinci Osman'ın tahta çıkışının ilk aylarında İran ile barış antlaşması imzalanarak harbe son verildi. Böylece doğu sınırını emniyet altına alan genç Osmanlı sultanının hedefi memleketi 1617'den beri uğraştıran Lehistan meselesini halletmekti. Bu sırada Boğdan voyvodası Gratiani de Osmanlı'ya karşı cephe almıştı. İhaneti üzerine azledilen Gratiani Lehistan'a sığındı ve büyük destek gördü. Bu devletten aldığı 50-60 bin kişilik bir kuvvetle Osmanlı topraklarına saldırdı. Ancak Özi beylerbeyi olan İskender Paşa
süratle harekete geçip bu kuvvetleri Turla nehrini geçerken imha etti. Düşmen ordusundan 120 top ile arabalar dolusu zahire ganimet olarak alındı.Diğer taraftan Sultan Osman
Lehistan'ı ele geçirip
Baltık denizine çıkmak
orada bir donanma kurarak
Atlas okyanusuna geçip Avrupa hristiyanlığını
hem Akdeniz
hem okyanus donanmalarıyla çember içine almak gayesiyle 21 Mayıs 1621'de Cuma namazını kıldıktan sonra sefere çıktı. 1 Eylül 1621'de Hotin önüne varıldı ve kale derhal kuşatma altına alındı. Ancak 35 gün devam eden muharebelerde kale birkaç defa düşmek durumuna geldi ise de yeniçerilerin itaatsizliği ve devlet adamları arasındaki geçimsizlikler
kesin neticenin elde edilmesine mani oldu. Ancak Nogay tatarlarının beyi Kantemir Mirza ile Kırım hanının oğlu Nurettin
Lehistan içlerine kadar akınlarda bulunarak pek çok ganimetle döndüler. Neticede kış mevsiminin gelmesi üzerine Lehistan'la barış yapılarak geri dönüldü. Lehistan seferinde tam muvaffakiyet elde edemeyen Sultan
bunun sebebinin askerlerin gayretsizliği olduğuna inanıyor ve bazı ıslahatlar yapmak istiyordu. Kapıkulu ocaklarını kaldırarak
yerine Anadolu
Suriye ve Mısır Türklerinden müteşekkil
sadece askerlikle uğraşan
padişahın emirlerine itaat eden bir ordu kurmak istiyordu. Aynı zamanda saray harem ve ilmiye teşkilatlarında da esaslı değişiklikler düşünüyordu. Ancak onun bu ıslahat fikirlerine kapıkulu ocakları açıkça karşı çıkıyor
ilmiye sınıfı da çekimser davranıyordu. Nitekim Padişah'ın hacca gitme arzusunu bahane eden yeniçerilerle sipahiler ayaklandılar. Öncelikle Padişah'ın hacca gitmekten vazgeçmesi isteğiyle başlatılan isyan
daha sonra bazı devlet adamlarının kellesinin istenmesiyle büyüdü. Neticede Sultan Osman Han'ın hal'i ve Sultan Mustafa'nın ikinci defa tahta geçirilmesiyle son buldu. İsyan sırasında Sultan Osman'ı ele geçiren caniler
reva gördükleri ağır ve kötü sözlerle Orta Cami'ye götürerek orada hapsettiler. Genç Padişah'ın maruz kaldığı hakaretin haddi hesabı yoktu. Yaptıkları eza ve cefa onu boynu bükük ve perişan bir hale koymuştu. İkinci Osman Han
kendisine eziyet eden ocak ağalarına karşı ağlayarak; "Dün sabah padişah-ı cihan idim
şimdi uryan kaldım; merhamet edip halimden ibret alın; dünya size dahi kalmaz; hangi padişahın kulları padişahlarına bu ihaneti ettiler" diyerek yalvardı ise de
bu sizlerin caniler üzerinde hiçbir tesiri olmadı. Daha sonra Yedikule'ye getirilen II. Osman Han'a karşı vezir-i azam Davut Paşa'nın tertibiyle on bir cellat saldırdı. Genç Osman
güçlü kuvvetli olduğundan bunlarla uzun müddet boğuştu ise de
içlerinden birisinin omzuna vurduğu bir balta darbesi ile yere yıkıldı ve boğularak şehit edildi (20 Mayıs 1622).Sultan II. Osman Han
heybetli
yüksek himmet sahibi
yiğit
fevkalade iyi bir binici
silah ve harp aletlerini kullanmakta pek mahir bir padişah idi. Şecaat ve binicilikte akranı pek az olup
güzel tavırlı idi. Gençliğinin en parlak günlerinde tahta çıkıp
tecrübeli
akıllı ve sadık bir yakınına malik olmayışı
kendisine bu hazin sonu hazırlamıştır. Zira yapmayı düşündükleri uzun zaman isteyen ve ancak yetişmiş bir kadro ile mümkün olabilirdi. Sultan Genç Osman dini ilimler yanında fenni ilimleri de tahsil etmişti. Ayrıca Farisî mahlasıyla yazdığı şiirlerinin toplandığı divanı
Pargalı Damat İbrahim Paşa Neden Öldü
Pargalı İbrahim
Pargalı İbrahim Kimdir, Pargalı Damat İbrahim Paşa Neden Öldü, Pargalı İbrahim’in HayatıPargalı Damat İbrahim Paşa (1493-15 Mart 1536) Kanuni Sultan Süleyman saltanatı döneminde 1523?-1536 yılları arasında sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır
Kökeni
Bugün Yunanistan’da kalan Parga yakınlarındaki bir köyde doğdu Değişik kaynaklarda doğumunda Rum ya da İtalyan kökenli olduğu belirtilmektedir Babası bir balıkçıydı (İbrahim Paşa’nın anne ve babasını Sadrazamlığı sırasında İstanbul’a getirttiği kayıtlara geçmiştir) 6 yaşında korsanlar tarafından kaçırılarak Manisa’da satıldı Kanuni şehzadeliği sırasında Manisa’da karşılaştığı ve arkadaşlık kurduğu İbrahim’i maiyetine aldı
Yükselişi
Kanuni’nin maiyetinde idamına kadar geçirdiği yıllar boyunca onun yakın arkadaşı ve danışmanı oldu Kanuni padişah olduktan sonra onunla birlikte İstanbul’a geldi ve Osmanlı Devletinde Sadrazamlık, Anadolu ve Rumeli Beylerbeylikleri ve Seraskerlik (1528?29-1536) dahil olmak üzere en üst düzeylerde görevlerde bulundu
Kanuni’nin Padişah olması ile birlikte ilk önce Hasodabaşılık görevine atandı Ve bu noktadan sonra kendi yetenekleri ve Kanuni ile aralarındaki sıradışı güven ve ilişki sayesinde hızla yükseldi
1521′de Belgrad’ın Fethinde görev aldı 1522′de Rodos seferine katıldı 1523′te (Çeşitli kaynaklarda 1522 ve 1524 olarak da tarihlenmektedir EJ Brill’s first encyclopaedia of Islam, 1913-1936, Volume 2 By Martijn Theodoor Houtsma’ a göre 27 Haziran 1524) sadrazamlığa getirildi 1524′te Kanuni’nin kızkardeşi Hatice Sultan ile evlendi Mısır’da asayişi sağlamakla görevlendirildi ve kendisine Mısır Beylerbeyi unvanı verildi Macaristan seferine katıldı ve Mohaç Savaşının kazanılmasında önemli rol oynadı
Daha sonra Anadolu’daki Kalenderi isyanlarını bastırmakla görevlendirildi Anadolu’da aldığı tedbirlerle isyanları sona erdirdi I Viyana Kuşatması ile sonuçlanan 2 Macaristan seferine katıldı Avusturya İmparatorunu Osmanlı Sadrazamına eşit sayan 1533 tarihli İstanbul Antlaşması’nın müzakerelerini yürüttü Safevilere karşı düzenlenen Irakeyn seferine katıldı Tebriz’i aldıktan sonra Kanuni’ni kuvvetleri ile birleşti ve Bağdat’ın fethinde görev aldı
İktidarı
İbrahim Paşa’nın dönemindeki gücünü ortaya koyacak en önemli veri; Kanuni tarafından Seraskerlik makamına( osmanlılarda önceleri seferdeki orduya kumanda eden vezir, sonraları da milli savunma bakanına verilen ad) getirildiğinde İmparatorluğun o güne dek dört tuğla simgelenen gücü yedi tuğa çıkarılması ve İbrahim Paşa’nın da altı tuğ taşımaya yetkili kılınmış olmasıdır Kanuni’den eksiği sadece Hilafet tuğudur Osmanlı imparatorluğunun o dönemde bilinen dünyayı şekillendiren dominant dış politikasının kontrolü tamamen İbrahim Paşa’nın elindedir Ayrıca Avusturya Kralı ve Hristiyan dünyasının neredeyse yarısının temsilcisi olan Ferdinand da Avusturya – Osmanlı barış anlaşması sırasında İbrahim Paşa’yı eşiti hatta ağabeyi olarak tanımış ve Osmanlı İmparatorluğu nezdinde temsilcisi olmasını istemiştir Yani İbrahim Paşa Avusturya İmparatorluğunun da etkili bir ismi haline gelmiştir Venedik diplomatlarının İbrahim Paşa’ya Kanuni’ye atıfla “Muhteşem İbrahim” dedikleri kayda geçmiştir Fransa ile yürütülen işbirliğinde önemli rolü vardır
Hürrem Sultanın entrikaları ve Pargalı İbrahim’in ölmesi
Mahidevran Sultan ve Hürrem Sultan’ın çocukları arasında sürekli bir gerginlik vardı Kanuninin Manisa valisiyken evlendiği Mahidevran Sultan dan olma oğlu Mustafa, Karaman valiliği yapıyordu Hürrem Sultan ise oğullarından birini tahta çıkarıp valide sultan olmak istiyordu Pargalı İbrahim Mustafa yanlılarındandı Hürrem Sultan bir gece Pargalı İbrahimi saraya eğlenceye çağırdı [kaynak belirtilmeli] Eğlenceden sonra Pargalı İbrahim saray avlusunda gezinirken Hürrem Sultan, Pargalı İbrahimi boğdurtmaya çalıştı [kaynak belirtilmeli] Hatta iddialara göre Pargalıyı kendi boğmaya çalıştı ama yapamadı [kaynak belirtilmeli] 1536 yılında boğularak öldürüldü
Geride Bıraktıkları
13 sene sadrazamlık yapan ve Farsça, Rumca, Sırpça ve İtalyanca bilen İbrahim Paşa, bugün Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılan İbrahim Paşa Sarayından başka, İstanbul Mekke Selanik, Hezergrad (Razgrad) İbrahim Paşa Camii ve Kavala’da Cami, Mescid, Mektep, Medrese Zaviye, Hamam ve Çeşme gibi eserler inşa ettirmiş ve bunlara vakıflar tahsis ettirmiştir Önemli bir sanat ve özellikle edebiyat hamisidir
3 Mart 2011 Perşembe
Giribi atlatamayanlara altın öneriler
Son dönemlerde en çok rastlanan, şikayetleri uzun süren ve arkasında inatçı öksürükler bırakan grip, havaların soğuması ile hızla artış gösteriyor.
Memorial Şişli Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü'nden Uzm. Dr. Gürkan Yurteri, hasta öksürdüğünde milyonlarca virüsün havaya yayıldığını ve eğer virüse karşı bağışıklık yoksa 1-4 gün içinde hastalığın kendini gösterdiğini söyledi.
Yurteri, sinema, otobüs, okul, ibadet yerleri gibi insanların toplu bulunduğu yerlerde yüzlerce kişinin hastalık kapabildiğini ifade etti. Yurteri, "Özellikle çocuklar okuldan kaptıkları mikrobu evlerine getirerek diğer aile bireylerine hastalığı bulaştırabilir. Virüs, dış ortamda 2-8 saat varlığını sürdürebilir. Bu özellikle hasta bir kişinin dokunduğu yerlere (kapı kolu, telefon, masa, merdiven korkulukları vs.) sağlıklı insanlar temas ettiklerinde virüsü alır. Ellerini ağızlarına, gözlerine götürdükleri zaman kendilerine virüsü bulaştırmış olur." dedi.
Memorial Şişli Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü'nden Uzm. Dr. Gürkan Yurteri, hasta öksürdüğünde milyonlarca virüsün havaya yayıldığını ve eğer virüse karşı bağışıklık yoksa 1-4 gün içinde hastalığın kendini gösterdiğini söyledi.
Yurteri, sinema, otobüs, okul, ibadet yerleri gibi insanların toplu bulunduğu yerlerde yüzlerce kişinin hastalık kapabildiğini ifade etti. Yurteri, "Özellikle çocuklar okuldan kaptıkları mikrobu evlerine getirerek diğer aile bireylerine hastalığı bulaştırabilir. Virüs, dış ortamda 2-8 saat varlığını sürdürebilir. Bu özellikle hasta bir kişinin dokunduğu yerlere (kapı kolu, telefon, masa, merdiven korkulukları vs.) sağlıklı insanlar temas ettiklerinde virüsü alır. Ellerini ağızlarına, gözlerine götürdükleri zaman kendilerine virüsü bulaştırmış olur." dedi.
Gürkan Yurteri'nin verdiği bilgiye göre, grip, uzun süre tedavisiz kaldıktan sonra geçse bile arkasında inatçı öksürük bırakabiliyor. Çünkü virüs hava yollarını hassaslaştırıyor. Hasta, ısı değişikliklerinden, hava kuruluğundan, tozlardan daha kolay etkilenip öksürüyor. Bu nedenle gribin etkileri tamamen ortadan kalkana kadar istirahat edilmeli ve bu süreçte de beslenme düzenine özen gösterilmeli.
Virüsün bulaşmasını önleyin
Öncelikle hasta olan kişiler evlerinde izole edilmeli ve tedavilerine hemen başlanmalıdır. Hastalar ancak ateşleri düştükten bir gün sonra işlerine dönebilir. Ayrıca tüm hastalara virüsü nasıl bulaştırdıkları anlatılmalı, neler yapmaları gerektiği söylenmelidir.
Antiviral ilaçlar, gribin hem daha hafif hem de kısa sürede geçmesine yardımcı olur. Hasta şikâyetleri başladıktan 48 saat içinde doktor tavsiyesiyle başlanması gerekir. Ayrıca virüsün başkalarına bulaşmasına da engel olur.
Yorgunluk, ağrı, burun akıntısı, öksürük gibi şikayetler için antigribal ilaçlar, ağrı kesiciler alınabilwir. Hastalık hava ve temas yoluyla bulaştığından bunlara yönelik de tedbirler alınması gerekir. Hastalar hapşırırken, öksürürken tek kullanımlık mendil kullanmalı, işlemden sonra hemen çöpe atmalı, ortalıkta bırakmamalıdır.
Gripte antibiyotikler, tedavide en son akla gelmesi gereken ancak komplikasyonlar ortaya çıktığında kullanılabilecek ilaçlardır. Özellikle doktora danışılmadan her gün alınan C vitamini, gribi önlemenin yolu değildir. Zamanla vücutta tehlikeli bir birikmeye de yol açılabilir.
Soğuk algınlığı yavaş yavaş belirir. Yavaş yavaş gelişen halsizlik, hapşırık, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, boğaz ağrısı, balgamlı ya da kesik kesik öksürme, soğuk algınlığının belirtileridir. Soğuk algınlığı, ayakta ve hafif olarak atlatılır.
Grip belirtileri aniden ortaya çıkar. Hasta sabah işe giderken iyidir, 3-6 saat içinde birden üşüme, aşırı halsizlik, yorgunluk, ateş yükselmesi ortaya çıkar. Yaygın vücut ve baş ağrısı, özellikle göğüste rahatsızlık (baskı, ağrı) hisseder. Yorgunluk tahammül edilemez boyutlara ulaşır, tabloya kuru karakterde bir öksürük eşlik edebilir
polip nedir
polip nedir
Polipler küçük ve çoğu zaman iyi huylu küçük tümoral oluşumlardır. Vücutta rahim ağzı, rahimin içi (endometrium), ses telleri ve barsaklar gibi pekçok değişik bölgede görülebilir.
Endometrial polip rahimin içini döşeyen zar tabakasından köken alır. Bu dokunun bazı bölümleri normalden fazla büyüyerek rahim boşluğuna doğru itildiğinde polip ortaya çıkar. İtilmiş olan bu doku endometrium ile bağlantısını kaybetmez. Eğer bu bağlantı çok ince ise buna saplı polip adı verilir. Bazı durumlarda ise endometrium ile polip arasındaki bağlantı daha geniş bir alana yayılır ve geniş tabanlı polipler ortaya çıkar. Saplı polipler zaman içinde rahim ağzından dışarıya doğru sarkabilirler.
NEDENLERİ
Polipe yol açan faktörlerin neler olduğu bilinmemektedir. Ancak polip varlığı ile birlikte genelde endometrial hiperplazi de birarada görüldüğünden fazla östrojen aktivitesinin bu duruma yol açabileceği düşünülmektedir. meme kanseri nedeni ile tamoksifen tedavisi alanlarda da endometrial poliplere sık rastlanır. Bazı çalışmalarda polipler ile genetik patolojilerin ilgili olabileceği ileri sürülmektedir. Ancak daha çok yeni olan bu konu hakkında bir fikre varabilmek için detaylı çalışmalara gerek duyulmaktadır.
Endometrial polipler ile sigara kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı ve yapılan doğum sayısı arasında bir ilişki yoktur.
GÖRÜLME SIKLIĞI
Endometrial poliplerin görülme sıklığı konusunda net bir sayı vermek mümkün değildir ancak çok sık görüldüğü söylenebilir. Bazı çalışmalarda kadınların %50′sinde polip saptandığı ileri sürülmektedir.Genel kanı görülme sıklığının %10 civarında olduğudur.Öte yandan menopoz sonrası kanama sorunu yaşayan kadınların yaklaşık %7′sinde altta yatan neden iyi huylu bir poliptir.
Har yaştaki kadınlarda görülebilmekle birlikte en sık 39-50 yaş grubunda rastlanır.
Polipler genellikle rahimin tepe kısmında yerleşirler. Sıklıkla te olmakla birlikte bazen birden fazla polip görülebilir.
POLİPLERİN TÜRLERİ
Şekil ve işlevsel özellikleri bakımından polipler gruplara ayrılır:
1) Hiperplastik polipler: Östrojene bağımlıdırlar ve endometrial hiperplaziye benzer özellik gösterirler.
2) Fonksiyonel polipler: Etrafındaki endometriuma benzer salgı hücreleri içerirler.
3) Adenomimatöz polipler: Bir miktar kas dokusu da içerirler.
4) Atrofik polipler. Hiperplastik ya da fonskiyonel polipin zaman içinde özelliğini kaybederek büzüşmesi (atrofi) sonucu oluşurlar
5) Pseudopolipler. Yalancı polipler. Genelde 1 santimetreden daha küçük yapılardır, adet siklusunun ikinci döneminde ortaya çıkıp adet kanaması ile birlikte kaybolurlar.
Burun polipleri nedir?
Burnun iç duvarlarından ve sinüslerden pırtlayan üzüm salkımı biçimi şişkin dokular topluluğudur.
Burun poliplerinin neden ileri geldiği bilinmekte midir?Bunun bir alerjiden ileri geldiği sanılmaktadır.
Burun polipleri ne gibi belirtiler gösterir?
Eğer polipler küçük ve az sayıdaysa hiçbir belirti olmayabilir. Çok kez bunlar solunum yolunu tıkayacak kadar büyük olur ki, burun deliklerin bile dışarıya fırlarlar.
Burun polipleri nasıl tedavi edilir?
Polipler engelleme yapacak büyüklüğe geldikleri zaman bunların cerrahi müdahale ile alınması gerekmektedir. Ancak, asıl tedavi metodu poliplerin oluşma nedenini bulmaktır. Bu durum teşhis edildikten sonra poliplerin tekerrür etmeleri önlenilebilinir.
Poliplerin alınması için nasıl bir ameliyat yapılmaktadır?
Polipler genellikle (polipektomi) adlı lokal anestezi altında yapılan bir ameliyatla alınmaktadır. Bu ameliyat hastanede veya operatörün muayenehanesinde yapılabilir. Polipler bir tel kapanla kavranır ve bağlantı yerlerine mümkün olduğu kadar yakınından kesilerek alınır.
Bu ameliyat insanı işinden uzun zaman alıkoyar mı?
Hayır. Hastaların büyük çoğunluğu ameliyattan bir gün sonra işlerine gidebilirler.
Rahim içi polip nedir ? belirtileri nedir tedavisi mümkünmüdür
Rahim içi polip nedir ?Rahim içi polip, rahim içi tabakanın kalınlaşması ile normalden fazla büyümesiyle meydana gelen, rahim içindeki bir “et parçası” olarak tarif edilebilir.
Endometriyal polip, kadınlarda her yaşta görülebilebilir. Genellikle menopoz öncesi ve menopoz döneminde daha sık görülmektedir.
Rahim İçi Polip Ne Gibi Belirtiler Verir?
Boyutu büyük ve birden fazla olduğunda düzensiz kanama (ara kanama veya adet kanamalarının günlerinin uzaması veya kanama miktarının artması tarzında), cinsel ilişki esnasında kanama, özellikle adet kanaması esnasında kramp tarzı ağrı gibi belirtiler gösterir.
Polipler gebe kalamama nedeni olabilirler. Düşük riskini artırıcıdırlar.
Rahim İçi Polip Tanısı Nasıl Konur?
Rahim iç tabakası örneklemesiyle (”kürtaj“) elde edilen dokunun patolojik incelenmesi ile tanı konulur.
Herhangi bir nedenle yapılan histeroskopi incelemesinde veya rahim içinin steril suyla doldurularak ultrasonografi incelemesi yapılmasından ibaret histerosonografi incelemesinde polip şüphesi doğabilir. Normal ultrasonografi incelemesinde polip saptanması zordur, zira rahimin ön ve arka duvarı normalde birbirlerine temas edecek şekilde dururlar ve polip arada düzleşerek gizlenmiş olur. Rahim içi histeroskopi veya histerosonografi incelemesinde suyla doldurulduğunda polip belirgin hale gelir.
Rahim İçi Polip Nasıl Tedavi Edilir?
Poliplerin ideal tedavisi histeroskopi yöntemiyle görülerek çıkarılmasıdır. Çıkarılan materyal patoloji uzmanı tarafından incelenir.
Polip tedavisinde diğer bir yol da rahim iç tabakası örneklemesidir (”kürtaj”). Bu işlem genellikle polipin bulunduğu yerden koparak parçalanmasıyla ve böylece lezyonun ortadan kaybolmasıyla sonuçlanır. Histeroskopiden farklı olarak “kürtaj” işlemi körlemesine yapıldığından bu işlemde bazı polipler atlanabilir.
Gerek histeroskopi gerekse “kürtaj” ile tam şifanın sağlandığı durumlarda ek bir tedavi gerekmez.
Polipler tekrarlayıcı özelliği olan oluşumlardır. Bu nedenle düzenli takipler önemlidir.
1 Mart 2011 Salı
genetik ve kıramazon hastalıkları
Down-sendromu en fazla görülen kromozom anomalisidir. İnsan vücudu oldukça fazla sayıda hücrelerden bir araya gelmiştir. Her bir hücre içinde genetik bilgilerin bulunduğu iplik tarzında "kromozom" dediğimiz yapı vardır. Kromozom sayısı normalde 46 adettir. Ancak bu sayı Down-sendromlu bireylerde 47 dir. Bu fazla kromozom 21. kromozom çiftinde olduğundan Down-sendromuna aynı zamanda Trizomi 21 de denmektedir.
Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur. Otizm genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıkar. Otistik çocuklar genelde öğrenme zorluğu çekerler. Otistik çocukların büyük bir kısmında farklı seviyelerde zeka geriliği görülse de, zeka seviyeleri normal Otistik çocuklar da vardır. Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, Otistik çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta ortak bir zorluk çekerler.
Spastik bozukluk (Serebral Palsi - Cerebral Palsy), vücut hareketlerinin kontrol edilmesini etkileyen bir grup hastalığa verilen ortak addır. Serebral 'beynin iki yarımküresi ile ilgili olan' anlamındadır; palsi ise vücutta bulunan kas ya da eklemlerin kontrolündeki aksaklığı anlatan bir terimdir. Eğer bir kişide serebral palsi varsa, bu o kişinin beynindeki bir hasara bağlı olarak (bu, serebral denmesinin nedenidir) vücudundaki bazı kaslarını normal olarak kullanamadığını göstermektedir (bu da palsi denmesinin nedenidir). Serebral palsisi olan çocuklar; yürüme, konuşma, yemek yeme ya da oyun oynama gibi etkinlikleri, sağlıklı çocuklar gibi yapamayabilirler.
West sendromu, infantil spazmlar, zihinsel bozukluk ve hipsaritmi olarak bilinen bir EEG anormalliği ile karakterizedir. West sendromu çocukları ilk doğum günlerinden önce, genellikle 4 ile 7. aylar arasında etkiler. Semptomatik West sendromu beyinde geniş çapta malformasyonlar veya lezyonlarla ilişkilidir. Ani, istem dışı kas kontraksiyonları veya değişen yoğunluklarda spazmlarla göze çarpar ve bu tabloya psikomotor retardasyon eşlik eder. Semptomatik West Sendromu ilerler ve sıklıkla Lennox-Gastaut sendromuna veya diğer epilepsi tiplerine dönüşür.
Epilepsi (nöbetleri) beyindeki ani elektriksel aktivite artışları sonucu meydana gelen ve beynin normal işlevlerini hasara uğratan bir durumdur. Epilepsili hastalar genelde doğumsal olarak bu hastalığı taşırlar ancak bazılarında daha sonraki yıllarda (kaza sonrası gibi) gelişebilir. Epilepsi ataklarının şiddeti çok değişken olabilir. İlk kez gözlendiğinde kesinlikle bir acil servise ve nöroloji uzmanına müracaat etmek gerekir.
Lowe sendromu (LS), diğer ismiyle okuloserebrorenal sendrom, konjenital katarakt, glokom, nistagmus gibi oküler defektlerin, hipotoni, mental retardasyon, arefleksi gibi sinir sistemi bozukluklarının ve ilerleyici renal tübüler disfonksiyon, asidozis, hiperaminoasidüri gibi renal disfonksiyonların görüldüğü, daha çok beyaz ve sarı ırkta rastlanan X'e bağlı resesif bir hastalıktır.yazdır.
Angelman sendromu nadir raslanan bir nöro-genetik hastalıktır. Irklarda görülme hızı çok iyi bilinmemekle beraber yaklaşık ensidansın 15,000 ila 30,000 canlı doğumda bir olduğu kabul edilmektedir. Sendrom ilk kez 1965 yılında hastalığı tarif eden İngiliz doktor Harry Angelman,a atfedilmiştir. Hastalığın temel bulguları zeka geriliği, yürüyüş-koordinasyon bozukluğu, konuşma bozukluğu, konvülzyon ve uygunsuz gülümsemelerdir. Hatta bu sebeple hastalık bazen ,mutlu kukla (happy puppet),sendromu olarak da bilinir.
Hiperaktivite sendromu
Attention-deficit hyperactivity disorder (ADHD). birçok çocuk ve erişkinde görülen bir davranış biçiminin ismidir. Bu sendromda kişide dikkat azlığı ve aşırı aktivite vardır ve bu genellikle hastanın yaşına kıyasla daha ağır ve sıktır. Böyle çocukların çoğu hem dikkatsiz, hem de hiperaktiftir. Yaklaşık 20 çocuktan 1.ini etkileyen ve erkeklerde kızlara göre daha sık görülen bir sorundur.
Prader-Willi sendromu başta zeka geriliği, duygulanım bozukluğu ( duygusal dengesizlik), kaslarda güç kaybı ve hipotonus, kısa boylu cücelikle beraber iştah bozukluğuna bağlı morbid obezitenin gözlendiği nadir bir kalıtsal hastalıktır. Hastalık adını ilk kez 1956 yılında sendromu tarif eden üç hekimden almaktadır (Prader, Labhart ve Willi). Hastalığın görülme sıklığı değişkenlikler göstermekle beraber ortalama her 16,000 canlı doğumda bir (1:16000) olarak kabul edilebilir.
Dandy-Walker Sendromu dogumsal bir hastalik olup beyinde dördüncü ventrikül denilen bir bosluk ile beyincigi ilgilendirmektedir.Hastalik dördüncü ventrikül denilen ve beyin omurilik sivisinin dolastigi bosluklardan birinin dogustan anormal genislemesi, beyincikte iki beyincik yarimküresinin arasinda yer alan ve vermis denilen bölümün yoklugu(agenezisi) veya gelisiminin geri kalmasi(hipoplazisi) ve bu anormallikler sonucunda kafatasinin arka boslugunda bir kist olusmasi ile karakterizedir
Kawasaki sendromu
Genellikle bebekler ve 5 yaşından küçük çocuklarda uzun süreli ateş, kırmızı deri lekeleri, gözde iltihaplanma, çapak oluşumu, kızarma, ağız içinde şişme, boyunda bezeler ve değişik düzeylerde atar damar iltihabı ile ortaya çıkan bir sendromdur.
Di George sendromu yaklaşık her 4,000 canlı doğumda bir (1:4000) olmak üzere oldukça nadir görülen bir konjenital hastalıktır. Klinik olarak hastalığın semptomları hastadan hastaya bariz değişkenlikler ğöstermekle beraber bu hastalarda tipik bir yüz ifadesinin yanı sıra sıklıkla konjenital kalp defektleri, hipoparatiroidizim ve tekrarlayan ağır enfeksiyonlar görülür.
Krouzon Sendromu (Kraniyofasial Disostoz) otozomal dominant geçişli bir hastalık olup ilk olarak 1912 yılında Fransız Octave Crouzon tarafından tarif edilmiştir. Krouzon Sendromu kraniosinostozun en sık görüldüğü genetik hastalıklardan biridir.
9p Sendromu büyüme ve zeka geriliğine neden olur. Ayrıca kafada ve yüzde belirgin olarak görülen çeşitli fiziksel bozukluklar ile kendini belli eder. Belirgin ve çıkık alın, güzel badem biçimli gözler, kısa burun ve basık burun kökü; küçük ağız ve çene.
Ayrıca yapışık kulak memeleri, düşük saç çizgisi.
Reye sendromu 1963 lü yıllarda ortaya konmuş bir tür hastalıktır. 2-16 yaş arasındaki çocukları etkileyebilen reye hastalığı; ateşli bir viral (virüslerin neden olduğu grip, kızamık, suçiçeği vb) hastalıktasn sonra ortaya çıkmaktadır. Nasıl ortaya çıktığı hala bilinmeyen reye sendromu ölümcül bir hastalıktır.
Hidrosefali, beynin içinde ve çevresinde aşırı sıvı toplanmasıdır. Modern cerrahi teknikleriyle etkili biçimde tedavi edilebilmektedir. Beyin - omurilik sıvısı, beyinzarı ile omurilik çevresinde ve beynin "karıncık" adı verilen boşlukları içinde bulunan, suya benzeyen saydam bir sıvıdır. Bu sıvı beyni dış sarsıntılardan korumaya yarar. Beynin karıncıklarında bulunan zengin damar ağındaki özel hücreler tarafından sürekli olarak sıvı yapılır. Beyin karıncıkları numara ile anılırlar. Numara sırası üstten alta doğrudur. Birinci ve ikinci karıncıklar (yan karıncıklar olarak da bilinirler) en büyükleridir.
Rett sendromu, dünyada çeşitli ırklarda ve etnik gruplarda, özellikle kız çocuklarında görülen nörolojik bir rahatsızlıktır. Bu sendromun erkeklerde de görülebileceği bilinmektedir. Fakat erkek ceninlerde bu durum genellikle annenin düşük yapması, doğum anında ölüm veya anne karnında erken ölüm gibi durumlarla sonuçlanmaktadır.
Rett sendromlu çocuklar, 6-18 aylık olana kadar normal veya normale yakın bir gelişim gösterirler. Bu süreden sonra çocuk, geçici durgunluk veya gerileme sürecine girer, iletişim kurma becerisini yitirir ve ellerini bir dilek dilermişçesine birbirine kenetler.
MENTAL-MOTOR RETARDASYON (MMR)Genel olduğunda çoklukla santral sinir sisteminden (SSS) kaynaklanan bir bozukluktur ve mental-motor retardasyon olarak adlandırılır. Daha seçici olan gerilikler sıklıkla sadece nörolojik nedenlerden değil, sistemik hastalıklardan, ortopedik veya psikojenik sorunlardan kaynaklanabilir.
Asperger Sendromu, çocukluk çağında ortaya çıkan genetik geçişli bir sorundur. Sendromun ana belirtisi aşırı içe kapanıklık durumudur. Tekrarlayıcı davranışlar, tekdüze bir konuşma, belli bir konuya abartılı ilgi diğer önemli belirtilerdir. Hastalık, 3-4 yaşlarından sonra yavaş yavaş belli olmaya başlar. Çocuklar genellikle 3-4 yaşına kadar yaşıtları gibi davranıp, hareket ederler. Erkek çocuklarında daha sık görülür.
Aspergerli çocuklarla ilgili en büyük tereddüt her içe kapanık, sosyal iletişimi zayıf, çocuğun bu sendroma dahil edilmesidir.
FRAJİL X Nedir?
Anoksi, oksijensiz kalmak anlamında kullanılan Latince kökenli bir tıp terimdir. Genellikle beynin oksijensiz kalması anlamında kullanılır. Anoksiye maruz kalan organdaki hücreler kısa bir süre içerisinde ölmeye başlar. Örneğin beynin oksijensizliğe dayanma süresi en fazla 6 dakikadır. Anoksik kalan organa göre belirtiler değişir. Beynin oksijensiz kalması, beyin hücrelerinin ölümüne, kişinin spastik olmasına veya beyin ölümüne sebep olur. Anoksik kalmış ve geri dönüşü olmayan hasara uğrayan organın tedavisi yoktur.
Smith-Lemli-Opitz sendromu gelişimsel bir takım sorunlar, hem fiziksel hem de zihinsel yol açabilir kalıtsal bir hastalıktır. Bu nadir bir durumdur, bir enzim eksikliği sonucu, vücutta doğal kolesterol eksikliği neden oluyor. Belirtiler hafif bilişsel sorunlar ve ağır mental retardasyon ve fiziksel sakatlıklarla için boy kısalığı de olabilir. koşulu ile doğan bir kişi genellikle ömür boyu sorun yaşaması, doktorlar diyet takviyeleri ve düzeltici cerrahi bazı semptomlarını kontrol etmek için deneyebilirsiniz rağmen.
Putnam Dana sendromu (Putnam Dana syndrome) medulla spinalisin arka ve yan kesimlerinde, Bi2 vitamini eksikliğine bağlı olarak 40 yaşlarında beliren, pernisiöz anemiyle birlikte olan, ayrıca parestezi, ataksi, dışkılama düzensizliği ve bazan emosyonel bozukluklar gösteren dejeneratif hastalık
Rubinstein- Taybi sendromu; karakteristik yüz görünümü, geniş el parmağı ile geniş ve büyük ayak başparmakları, motor ve mental retardasyonun da eşlik ettiği malformasyonlar kompleksidir. Oldukça nadir görülen bu sendromun tanısı kromozomal veya biyokimyasal belirteçler olmadığından radyolojik ve klinik bulgularla konulur
Epidermal Nevus Sendromu bileşeni, apokrin, ekrin, foliküler, yağ veya keratinocytic olabilir; Epidermal nevüs (EN) kendi ana bileşeni olarak sınıflandırılmış embriyonel ektodermal kökenli konjenital hamartomları vardır. Tahmini bir epidermal nevüs bireylerin üçte diğer organ sistemlerinin tutulumu var; dolayısıyla, bu durum bir epidermal nevus sendromu (ENS) olarak kabul edilir.
Tek çocuk sendromu Tek çocuk olmanın zorlukları, Tek çocuk sorunları, Tek çocuk problemleri, Tek çocuk sendromu, Tek çocuk psikolojisi.
Tek çocuk sahibi olmak çoğu çifte önerilmiyor. Tek çocuk olarak büyüyen çocuklar çocukken bu durumdan oldukça memnunken büyüdükçe yalnızlık duygusuna kapılıyor.
çocuklarda konuşma bozuklugu
İletişimin en etkili yolu konuşmaktır.Konuşma ,duyma,lisan sözel iletişimin temel elemanlarıdır.Bulardan
herhangi birinde doğacak aksaklıklar
konuşma bozukluğuna neden olur.Konuşma bozukluğu olan çocukta çevreyle iletişim bozukluğu ve psikolojik sorunlar görülebilir.
Rubinstein-Taybi sendromu; otozomal dominant geçişli mental retardasyon, geniş el ve ayak baş parmağı, palpebral fissürlerin aşağı doğru çekik olması, hipoplastik maksilla, belirgin burun ve konjenital kalp hastalığı ile karakterize multipl konjenital anomali ve mental retardasyon sendromudur. Bununla birlikte oküler anomaliler, kutanöz belirtiler ve iskelet anomalileri de Rubinstein-Taybi sendromu ile birlikte görülebilmektedir.
Joubert sendromu (JS) otozomal resesif geçişli nadir görülen bir hastalıktır. Klinik bulguları arasında ataksi, hipotoni, anormal göz hareketleri, nistagmus, hiperpne-apne epizodları ve mental motor gelişme geriliği gözlenir. Serebellar vermis yokluğu normal serebellar hemisferlerin arasında bir orta hat yarığı meydana getirir. Serebellar pedünkül hipoplazilerinin kombinasyonu MRI da ,molar diş bulgusu,olarak saptanır. JS bu klasik bulgusu ile diğer benzer klinik ve radyolojik tablolardan ayrılır.
...devam...
Friedreich,s ataksi nedir?
Friedreich's ataksi (FA), sinir sistemine zamanla ilerleyen hasarlar veren, yürüme bozuklukları, konuşma problemleri ve kalp rahatsızlıklarına yol açan otozomal (cinsiyet genlerini taşımayan kromozomlarda bulunan) çekinik karakterde bir kalıtımsal hastalıktır.
....devam...
ORGANİK BEYİN SENDROMU
Kafa, sert bir darbe aldığında, beyin ile kafatası arasındaki hareket farkı şiddet yaratır ve bu da travmatik beyin hasarıyla sonuçlanır (TBH). Maksimum hasar vurma anında olmasına rağmen, frontal ve temporal bölgeler, darbe noktası ne olursa olsun devamlı olarak çürüklere ve eziklere karşı hassastır.
...devam...
Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur. Otizm genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıkar. Otistik çocuklar genelde öğrenme zorluğu çekerler. Otistik çocukların büyük bir kısmında farklı seviyelerde zeka geriliği görülse de, zeka seviyeleri normal Otistik çocuklar da vardır. Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, Otistik çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta ortak bir zorluk çekerler.
Spastik bozukluk (Serebral Palsi - Cerebral Palsy), vücut hareketlerinin kontrol edilmesini etkileyen bir grup hastalığa verilen ortak addır. Serebral 'beynin iki yarımküresi ile ilgili olan' anlamındadır; palsi ise vücutta bulunan kas ya da eklemlerin kontrolündeki aksaklığı anlatan bir terimdir. Eğer bir kişide serebral palsi varsa, bu o kişinin beynindeki bir hasara bağlı olarak (bu, serebral denmesinin nedenidir) vücudundaki bazı kaslarını normal olarak kullanamadığını göstermektedir (bu da palsi denmesinin nedenidir). Serebral palsisi olan çocuklar; yürüme, konuşma, yemek yeme ya da oyun oynama gibi etkinlikleri, sağlıklı çocuklar gibi yapamayabilirler.
West sendromu, infantil spazmlar, zihinsel bozukluk ve hipsaritmi olarak bilinen bir EEG anormalliği ile karakterizedir. West sendromu çocukları ilk doğum günlerinden önce, genellikle 4 ile 7. aylar arasında etkiler. Semptomatik West sendromu beyinde geniş çapta malformasyonlar veya lezyonlarla ilişkilidir. Ani, istem dışı kas kontraksiyonları veya değişen yoğunluklarda spazmlarla göze çarpar ve bu tabloya psikomotor retardasyon eşlik eder. Semptomatik West Sendromu ilerler ve sıklıkla Lennox-Gastaut sendromuna veya diğer epilepsi tiplerine dönüşür.
Epilepsi (nöbetleri) beyindeki ani elektriksel aktivite artışları sonucu meydana gelen ve beynin normal işlevlerini hasara uğratan bir durumdur. Epilepsili hastalar genelde doğumsal olarak bu hastalığı taşırlar ancak bazılarında daha sonraki yıllarda (kaza sonrası gibi) gelişebilir. Epilepsi ataklarının şiddeti çok değişken olabilir. İlk kez gözlendiğinde kesinlikle bir acil servise ve nöroloji uzmanına müracaat etmek gerekir.
Albinoluk (Aşkınlık)
Bu hastalıkta deriye renk veren melanin pigmentinin olmaması rol oynar. Hatta pigment (renk maddesi) az olan insanlar da albino olarak tanımlanmaktadır. Albino hastalarının derileri çok ince ve beyazdır. Nadir de olsa zeka geriliğiyle beraber görülebilmektedir. Albinoların saçları da be
Bu hastalıkta deriye renk veren melanin pigmentinin olmaması rol oynar. Hatta pigment (renk maddesi) az olan insanlar da albino olarak tanımlanmaktadır. Albino hastalarının derileri çok ince ve beyazdır. Nadir de olsa zeka geriliğiyle beraber görülebilmektedir. Albinoların saçları da be
Angelman sendromu nadir raslanan bir nöro-genetik hastalıktır. Irklarda görülme hızı çok iyi bilinmemekle beraber yaklaşık ensidansın 15,000 ila 30,000 canlı doğumda bir olduğu kabul edilmektedir. Sendrom ilk kez 1965 yılında hastalığı tarif eden İngiliz doktor Harry Angelman,a atfedilmiştir. Hastalığın temel bulguları zeka geriliği, yürüyüş-koordinasyon bozukluğu, konuşma bozukluğu, konvülzyon ve uygunsuz gülümsemelerdir. Hatta bu sebeple hastalık bazen ,mutlu kukla (happy puppet),sendromu olarak da bilinir.
Hiperaktivite sendromu
Attention-deficit hyperactivity disorder (ADHD). birçok çocuk ve erişkinde görülen bir davranış biçiminin ismidir. Bu sendromda kişide dikkat azlığı ve aşırı aktivite vardır ve bu genellikle hastanın yaşına kıyasla daha ağır ve sıktır. Böyle çocukların çoğu hem dikkatsiz, hem de hiperaktiftir. Yaklaşık 20 çocuktan 1.ini etkileyen ve erkeklerde kızlara göre daha sık görülen bir sorundur.
Prader-Willi sendromu başta zeka geriliği, duygulanım bozukluğu ( duygusal dengesizlik), kaslarda güç kaybı ve hipotonus, kısa boylu cücelikle beraber iştah bozukluğuna bağlı morbid obezitenin gözlendiği nadir bir kalıtsal hastalıktır. Hastalık adını ilk kez 1956 yılında sendromu tarif eden üç hekimden almaktadır (Prader, Labhart ve Willi). Hastalığın görülme sıklığı değişkenlikler göstermekle beraber ortalama her 16,000 canlı doğumda bir (1:16000) olarak kabul edilebilir.
Dandy-Walker Sendromu dogumsal bir hastalik olup beyinde dördüncü ventrikül denilen bir bosluk ile beyincigi ilgilendirmektedir.Hastalik dördüncü ventrikül denilen ve beyin omurilik sivisinin dolastigi bosluklardan birinin dogustan anormal genislemesi, beyincikte iki beyincik yarimküresinin arasinda yer alan ve vermis denilen bölümün yoklugu(agenezisi) veya gelisiminin geri kalmasi(hipoplazisi) ve bu anormallikler sonucunda kafatasinin arka boslugunda bir kist olusmasi ile karakterizedir
Kawasaki sendromu
Genellikle bebekler ve 5 yaşından küçük çocuklarda uzun süreli ateş, kırmızı deri lekeleri, gözde iltihaplanma, çapak oluşumu, kızarma, ağız içinde şişme, boyunda bezeler ve değişik düzeylerde atar damar iltihabı ile ortaya çıkan bir sendromdur.
Di George sendromu yaklaşık her 4,000 canlı doğumda bir (1:4000) olmak üzere oldukça nadir görülen bir konjenital hastalıktır. Klinik olarak hastalığın semptomları hastadan hastaya bariz değişkenlikler ğöstermekle beraber bu hastalarda tipik bir yüz ifadesinin yanı sıra sıklıkla konjenital kalp defektleri, hipoparatiroidizim ve tekrarlayan ağır enfeksiyonlar görülür.
Krouzon Sendromu (Kraniyofasial Disostoz) otozomal dominant geçişli bir hastalık olup ilk olarak 1912 yılında Fransız Octave Crouzon tarafından tarif edilmiştir. Krouzon Sendromu kraniosinostozun en sık görüldüğü genetik hastalıklardan biridir.
Kabuki make-up sendromu (KMS) mental retardasyon, gelişme geriliği ve multipl anomalilerle birlikte seyreden, nedeni bilinmeyen nadir görülen bir sendromdur. Olgular karakteristik bir yüz görünümüne (ektropion, kulak kepçelerinin geniş ve düşük olması, geniş alın, geniş ve basık burun kökü) sahiptirler.
Ayrıca yapışık kulak memeleri, düşük saç çizgisi.
Reye sendromu 1963 lü yıllarda ortaya konmuş bir tür hastalıktır. 2-16 yaş arasındaki çocukları etkileyebilen reye hastalığı; ateşli bir viral (virüslerin neden olduğu grip, kızamık, suçiçeği vb) hastalıktasn sonra ortaya çıkmaktadır. Nasıl ortaya çıktığı hala bilinmeyen reye sendromu ölümcül bir hastalıktır.
Hidrosefali, beynin içinde ve çevresinde aşırı sıvı toplanmasıdır. Modern cerrahi teknikleriyle etkili biçimde tedavi edilebilmektedir. Beyin - omurilik sıvısı, beyinzarı ile omurilik çevresinde ve beynin "karıncık" adı verilen boşlukları içinde bulunan, suya benzeyen saydam bir sıvıdır. Bu sıvı beyni dış sarsıntılardan korumaya yarar. Beynin karıncıklarında bulunan zengin damar ağındaki özel hücreler tarafından sürekli olarak sıvı yapılır. Beyin karıncıkları numara ile anılırlar. Numara sırası üstten alta doğrudur. Birinci ve ikinci karıncıklar (yan karıncıklar olarak da bilinirler) en büyükleridir.
Rett sendromu, dünyada çeşitli ırklarda ve etnik gruplarda, özellikle kız çocuklarında görülen nörolojik bir rahatsızlıktır. Bu sendromun erkeklerde de görülebileceği bilinmektedir. Fakat erkek ceninlerde bu durum genellikle annenin düşük yapması, doğum anında ölüm veya anne karnında erken ölüm gibi durumlarla sonuçlanmaktadır.
Rett sendromlu çocuklar, 6-18 aylık olana kadar normal veya normale yakın bir gelişim gösterirler. Bu süreden sonra çocuk, geçici durgunluk veya gerileme sürecine girer, iletişim kurma becerisini yitirir ve ellerini bir dilek dilermişçesine birbirine kenetler.
MENTAL-MOTOR RETARDASYON (MMR)Genel olduğunda çoklukla santral sinir sisteminden (SSS) kaynaklanan bir bozukluktur ve mental-motor retardasyon olarak adlandırılır. Daha seçici olan gerilikler sıklıkla sadece nörolojik nedenlerden değil, sistemik hastalıklardan, ortopedik veya psikojenik sorunlardan kaynaklanabilir.
Asperger Sendromu, çocukluk çağında ortaya çıkan genetik geçişli bir sorundur. Sendromun ana belirtisi aşırı içe kapanıklık durumudur. Tekrarlayıcı davranışlar, tekdüze bir konuşma, belli bir konuya abartılı ilgi diğer önemli belirtilerdir. Hastalık, 3-4 yaşlarından sonra yavaş yavaş belli olmaya başlar. Çocuklar genellikle 3-4 yaşına kadar yaşıtları gibi davranıp, hareket ederler. Erkek çocuklarında daha sık görülür.
Aspergerli çocuklarla ilgili en büyük tereddüt her içe kapanık, sosyal iletişimi zayıf, çocuğun bu sendroma dahil edilmesidir.
FRAJİL X Nedir?
Frajil X Sendromu (FXS) kalıtsal zeka geriliğinin bilinen en sık nedenidir. Frajil X sendromlu kişiler zihinsel , davranışsal ve fiziksel bazı farklılıklar gösterirler. Bu sendrom her iki cinsiyeti de etkileyebilir. Kadınlarda yaklaşık 250 de 1, erkeklerde ise 800 de 1 kişi FXS,na neden olan geni farkında olmadan taşımaktadır. Bu sendrom dünyadaki tüm ırk ve etnik grupları etkiler.
...devam...Nefrotik sendrom
Vücutta dolaşan bütün kanımız böbreklerden süzülür. Böbrekler milyonlarca, çok küçük süzme filtrelerinden (glomerül denilen) oluşmuştur. Bu filtrelerde atık maddeler ve su süzülerek idrara atılır; vücut için faydalı olan maddeler ise filtreden süzülmez ve kanda kalır.
Vücutta dolaşan bütün kanımız böbreklerden süzülür. Böbrekler milyonlarca, çok küçük süzme filtrelerinden (glomerül denilen) oluşmuştur. Bu filtrelerde atık maddeler ve su süzülerek idrara atılır; vücut için faydalı olan maddeler ise filtreden süzülmez ve kanda kalır.
Nefrotik sendromda işte bu süzme filtrelerinin görevi bozulmuştur....devam...
Smith-Lemli-Opitz sendromu gelişimsel bir takım sorunlar, hem fiziksel hem de zihinsel yol açabilir kalıtsal bir hastalıktır. Bu nadir bir durumdur, bir enzim eksikliği sonucu, vücutta doğal kolesterol eksikliği neden oluyor. Belirtiler hafif bilişsel sorunlar ve ağır mental retardasyon ve fiziksel sakatlıklarla için boy kısalığı de olabilir. koşulu ile doğan bir kişi genellikle ömür boyu sorun yaşaması, doktorlar diyet takviyeleri ve düzeltici cerrahi bazı semptomlarını kontrol etmek için deneyebilirsiniz rağmen.
Putnam Dana sendromu (Putnam Dana syndrome) medulla spinalisin arka ve yan kesimlerinde, Bi2 vitamini eksikliğine bağlı olarak 40 yaşlarında beliren, pernisiöz anemiyle birlikte olan, ayrıca parestezi, ataksi, dışkılama düzensizliği ve bazan emosyonel bozukluklar gösteren dejeneratif hastalık
Wolf-Hirschhorn sendromu kromozom 4'ün kısa (p) kolunun sonuna yakın genetik materyalin bir silme kaynaklanır. Bu kromozomal değişiklik bazen 4p olarak yazılır-. silinmesi boyutu etkilenmiş bireyler arasında değişir; çalışmalar büyük silme daha ağır zihinsel engelli ve küçük silme fazla fiziksel anormalliklerin neden eğiliminde olduğunu göstermektedir.
Epidermal Nevus Sendromu bileşeni, apokrin, ekrin, foliküler, yağ veya keratinocytic olabilir; Epidermal nevüs (EN) kendi ana bileşeni olarak sınıflandırılmış embriyonel ektodermal kökenli konjenital hamartomları vardır. Tahmini bir epidermal nevüs bireylerin üçte diğer organ sistemlerinin tutulumu var; dolayısıyla, bu durum bir epidermal nevus sendromu (ENS) olarak kabul edilir.
Tek çocuk sendromu Tek çocuk olmanın zorlukları, Tek çocuk sorunları, Tek çocuk problemleri, Tek çocuk sendromu, Tek çocuk psikolojisi.
Tek çocuk sahibi olmak çoğu çifte önerilmiyor. Tek çocuk olarak büyüyen çocuklar çocukken bu durumdan oldukça memnunken büyüdükçe yalnızlık duygusuna kapılıyor.
çocuklarda konuşma bozuklugu
İletişimin en etkili yolu konuşmaktır.Konuşma ,duyma,lisan sözel iletişimin temel elemanlarıdır.Bulardan
herhangi birinde doğacak aksaklıklar
konuşma bozukluğuna neden olur.Konuşma bozukluğu olan çocukta çevreyle iletişim bozukluğu ve psikolojik sorunlar görülebilir.
Rubinstein-Taybi sendromu; otozomal dominant geçişli mental retardasyon, geniş el ve ayak baş parmağı, palpebral fissürlerin aşağı doğru çekik olması, hipoplastik maksilla, belirgin burun ve konjenital kalp hastalığı ile karakterize multipl konjenital anomali ve mental retardasyon sendromudur. Bununla birlikte oküler anomaliler, kutanöz belirtiler ve iskelet anomalileri de Rubinstein-Taybi sendromu ile birlikte görülebilmektedir.
Joubert sendromu (JS) otozomal resesif geçişli nadir görülen bir hastalıktır. Klinik bulguları arasında ataksi, hipotoni, anormal göz hareketleri, nistagmus, hiperpne-apne epizodları ve mental motor gelişme geriliği gözlenir. Serebellar vermis yokluğu normal serebellar hemisferlerin arasında bir orta hat yarığı meydana getirir. Serebellar pedünkül hipoplazilerinin kombinasyonu MRI da ,molar diş bulgusu,olarak saptanır. JS bu klasik bulgusu ile diğer benzer klinik ve radyolojik tablolardan ayrılır.
...devam...
Friedreich,s ataksi nedir?
Friedreich's ataksi (FA), sinir sistemine zamanla ilerleyen hasarlar veren, yürüme bozuklukları, konuşma problemleri ve kalp rahatsızlıklarına yol açan otozomal (cinsiyet genlerini taşımayan kromozomlarda bulunan) çekinik karakterde bir kalıtımsal hastalıktır.
....devam...
ORGANİK BEYİN SENDROMU
Kafa, sert bir darbe aldığında, beyin ile kafatası arasındaki hareket farkı şiddet yaratır ve bu da travmatik beyin hasarıyla sonuçlanır (TBH). Maksimum hasar vurma anında olmasına rağmen, frontal ve temporal bölgeler, darbe noktası ne olursa olsun devamlı olarak çürüklere ve eziklere karşı hassastır.
...devam...
Kronik ostrüktif akciger hastaligi (KOAH)
Kronik ostrüktif akciger hastaligi (KOAH) tam reverzibl olmayan hava akimi
kisitlanmasiyla karakterli bir hastaliktir. Hava akimi kisitlanmasi, genellikle progressif olup
zararli partikül ve gazlara akcigerlerin anormal inflamatuar cevabi ile birliktedir.
Hastaligin prevalans, morbidite ve mortalite oranlari ülkelere göre önemli farkliliklar
gösterebilir. Ancak, saglikli verilerin toplandigi tüm ülkelerde, hem erkeklerde hem de
kadinlarda önemli bir saglik problemi teskil ettigi görülmektedir. KOAH prevalans ve
mortalite verileri, muhtemelen hastaligin toplam yükünün çok altindadir. Çünkü, hastalik,
genellikle klinik olarak belirgin hale gelinceye ve orta derecede ilerleyinceye kadar
taninmamaktadir. Klasik bilgi KOAH'inin erkeklerde daha fazla oldugu seklindedir. Gelismis
ülkelerde son zamanlarda yapilan çalismalarda kadin/erkek orani birbirine yakin bulunmustur.
Gelismekte olan bazi ülkelerde kadinlarda daha fazla (muhtemelen isinma ve pisirme için
yakilan atesin yol açtigi ev içi hava kirliligi-biomassa bagli) görüldügü bildirilmektedir. Halen
4. en sik ölüm sebebidir. Hastaligin, özellikle gelismekte olan ülkelerde gelecek 20 yilda daha
fazla morbidite ve mortaliteye yol açacagi hesap ediliyor. Bu ülkeler için KOAH'a bagli is
gücü ve üretim kaybinin, hastaligin tedavisine harcanandan daha fazla oldugu bilinmektedir.
Risk Faktörleri
Kisisel faktörler ve maruziyetler KOAH gelismesinde etkili olmaktadir. KOAH
genellikle bu iki grup faktörün etkilesimi ile ortaya çikar.
Kisisel risk faktörleri içinde en iyi bilinen herediter alfa-1 antitripsin eksikligidir.
Ancak oldukça nadirdir. Hem sigara içen hem de içmeyen ciddi alfa-1 antripsin eksikligi
olanlarda amfizem erken gelismekte ve hizli seyretmektedir. Gelisen amfizem panlobuler
tiptedir. Deneysel çalismalarda, pek çok genin inflamasyon gelismesinde etkili oldugu, bu
nedenle KOAH'in patogenik mekanizmalarindan olabilecekleri ileri sürülmüstür.
Astma ve havayolu asiri duyarliligi olan kisilerde KOAH gelisme riskinin fazla oldugu
ileri sürülmüstür (Dutch hipotezi). Sigara içen astmatiklerde, solunum fonksiyonlari, sigara
içen astmatik olmayanlara oranla daha hzli bozulmaktadir.
Akciger gelisiminin geri kaldigi (spirometre ile ölçülen ) kisilerde KOAH gelisme
riski artmistir.
Maruz kalmalar: Kisinin inhale ettigi toplam partikül miktarini ifade eden bir
tamlamadir. Her partikül, büyüklügüne ve yapisina bagli olarak, farkli bir riske sahiptir ve
toplam risk inhale edilen maddelerin bütününe baglidir. Insanlar hayatlari boyunca çok çesitli
maddeyi inhale ederler. Bunlardan sadece tütün dumani, mesleksel tozlar ve kimyasallarin
(buhar, irirtanlar ve duman) KOAH'a sebep oldugu bilinmektedir. Tütün dumani ve
mesleksel etkenler, KOAH gelisme riski tasiyan kisilerde bu riski daha da artirmaktadir.
Sigara içilmesi KOAH gelismesinde en önemli risk faktörüdür. Sigara içenlerde,
içmeyenlere oranla solunum semptomlari ve akciger fonksiyon bozukluklari artmakta,
FEVi'deki yillik azalma daha fazla olmakta ve KOAH mortalitesi daha yüksek olmaktadir.
Sigaraya baslama yasi, toplam içilen miktar ve halen içiyor olma KOAH mortalitesinin
belirleyicileridir. Sigara içen herkes KOAH'a yakalanmadigina göre, genetik faktörlerin de
rolü olmalidir. Sigara içenlerin %15-20'sinde KOAH gelismektedir.
Sigara dumanina pasif maruz kalma (dumanalti) da akcigerlerin toplam inhale partikül
ve gaz yükünü artirarak, solunum semptomlari ve KOAH gelisimine katki yapabilir.
Hamilelikte içilen sigara, akciger gelisimini ve immun sistemi etkileyerek risk olusturabilir.
Yeterli yogunluk ve sürede maruz kalindigi takdirde, madencilerde oldugu gibi,
mesleksel toz ve kimyasallar KOAH'a sebep olabilirler. Bu kisilerde hem sigaradan bagimsiz
olarak KOAH gelisebilmekte hem de sigara içilmesi riski artirmaktadir.
Hava kirliliginin fazla olmasi, var olan akciger ve kalp hastaligi için zararli
olmaktadir. Ancak dis ortam hava kirlilignin KOAH gelisiminde etkisi olup olmadigi bilinmiyor. Olsa bile sigaraya oranla çok azdir. Organik (biomass) yakitlara bagli ev içi hava
kirliligi KOAH gelisme riski teskil etmektedir. Buradaki zararli olan spesifik madde
bilinmemektesir. Bu tür etki, havalandirma sisteminin iyi olmadigi, isinma ve pisirme amaçli
biomass yakitlarin kullanildigi evlerde görülmektedir.
Çocuklugunda agir enfeksiyon geçirenlerin eriskin dönemlerinde solunum
fonksiyonlari düsük olmakta ve solunum semptomlari daha çok olmaktadir. HIV enfeksiyonu
sigaraya bagli gelisen amfizemi hizlandirmaktadir.
Nedeni tam bilinmemekle birlikte, sosyoekonomik durumla KOAH gelisme riski
arasinda ters bir iliski vardir.
teşis
Öksürük, balgam çikarma veya dispne sikayetleri olan ve/veya hastaligin risk
faktörlerini tasiyan hastalarda KOAH düsünülmelidir. Kronik öksürük aralikli veya her gün
olabilir, çogunlukla gün boyu vardir, nadiren sadece gece gelir. Dispne progresifdir (zamanla
agirlasir); her gün vardir; hasta tarafindan 'nefes almak için asiri çaba sarfetme', 'agirlik',
hava açligi', 'nefesi kesilmek' seklinde tanimlanir; egsersiz ve solunum enfeksiyonlari
sirasinda siddetlenir. Kesin tani spirometri ile konur. Bu semptomlarin bulunmasi sart
degildir. Bronkodilalatatör sonrasi FEVi<beklenenin %80'i ile birlikte FEVi/FVC<%70
olmasi tam reverzibl omayan hava akimi kisitlanmasini gösterir. Spirometrenin olmadigi
yerde klinik semptom ve bulgular (nefes darligi ve uzamis zorlu ekspirasyon zamani gibi)
taniya yardimci olur. Wheezing hafif KOAH'da da duyulabilmekle birlikte astma ve agir
KOAH'da daha siktir. Oskültasyonla inspiratuar ve ekspiratuar ronküsler duyulabilir.
Ilerlemis KOAH'da kilo kaybi ve anoreksia yaygin problemlerdendir. Solunum yolu
enfeksiyonlari sirasinda hemoptizi olabilir. Ancak, hemoptizi baska hastaliklara da bagli
olabilecegi için arastirilmalidir. Öksürük ataklari sirasinda kaburga kiriklari (asemptomatik
olabilir) ve intratorasik basincin hizli artisina bagli öksürük senkopu gelisebilir. Ilerlemis
KOAH'da depresyon ve/veya anksiyete semptomlari siktir. Ayak bilegi sismesi kor
pulmonale gelismesinin tek semptomatik göstergesi olabilir.
KOAH'li hastanin ilk muayenesi sirasinda detayli bir anamnez alinmalidir. Bu
anlamda risk faktörleri, öz geçmis, aile hikayesi, semptomlarin gelisimi ve seyri, önceki
ataklar, birlikte bulunan hastaliklar, ilaç anamnezi ve hastaligin hasta üzerindeki etkileri
arasririlmalidir.
Fizik muayene bulgulari, genellikle solunum fonksiyonlarinda belirgin bozulmalar
oluncaya kadar gelismez ve bunlarin olmamasi KOAH'i dislamaz. Inspeksiyonda siyanoz, fiçi
gögüs, hizli (>20/dk) ve yüzeyel soluma, dudaklarini büzerek ve yardimci solunum kaslarini
kullanarak soluma görülebilir. Palpasyon ve perküsyonla kalp apeksinin yerinin belirlenmesi
güç olabilir, karaciger asagi dogru yer degistirebilir. Oskültasyonda; çogunlukla solunum
sesleri azalmistir, wheezing ve ronküs duyulabilir, bazi hastalarda inspiratuar raller alinir,
kalp sesleri en iyi ksifoid bölgede isitilir.
KOAH agirlik derecesine göre 4 gruba ayrilmistir:
Stage 0 (risk grubu): Öksürük, balgam çikarma gibi kronik semptomlar vardir; fakat
spirometri degerleri normaldir.
Stage I (hafif KOAH): FEVi/FVC<%70, FEVi>%80 (beklenenin). Kronik semptomlar
(öksürük, balgam çikarma) olablilir ya da olmayabilir.
Tedavi
Risk faktörlerinin azaltilmasi: Sigara biraktirilmali, en iyisi sigaraya baslanmasi
engellenmelidir. Hasta olan ve olmayanlarin pasif olarak sigara dumanina maruz kalmalari
önlenmeli, evler sigarasiz hale getirilmelidir. KOAH'nin gelismesini önlemede en etkin ve en
ucuz yol budur. Ayrica ; mesleksel toz ve kimyasallarla ev içi ve dis ortam hava kirliliginin
azaltilmasi da hastaligin baslamasi ve baslamis olanin ilerlemesini önlemede önemlidir.
Diger kronik hastaliklarda oldugu gibi, KOAH'da da hastanin egitimi çok önemlidir.
KOAH tedavisinde kullanilmakta olan mevcut ilaçlarin hiçbiri , hastaligin ayirici özelligi olan
akciger fonksiyonlarindaki azalmayi, uzun vadede degistirememektedir. Bu nedenle, KOAH
nin tedavisinde kullanilan ilaçlar semptomlari ve komplikasyonlari azaltmaya yöneliktir.
Stabil KOAH'in tedavinde yaklasim, hastaligin agirligina bagli olarak, basamak
seklinde uygulamadir. KOAH'in semptomatik tedavisinde bronkodilatatör ilaçlar basta gelir.
Bunlar ya ihtiyaç halinde ya da semptomlari önlemek ve azaltmak için düzenli kullanilir.
Bronkodilatatör olarak beta-2 agonistler, antikolinerjikler, teofilin ve bunlarin kombinasyonu
kullanilir. Inhale kullanim tercih edilir.
Inhale kortikosteroidlerle düzenli tedavi sadece glikokortikoidlere spirometrik cevabi
belgelenen veya FEVi'i beklenen degerin %50'sinin altinda olup tekrarlayan
eksaserbasyonlari antibiyotik veya oral kortikosteroidlerle tedaviyi gerektiren semptomatik
KOAH hastalarina uygulanmalidir. Uygun olmayan fayda-risk oranindan dolayi sistemik
kortikosteroidlerle idame tedavisinden kaçinmalidir.
Tüm KOAH hastalari egzersiz egitim programlarindan fayda görürler; hem egzersiz
toleranslari gelisir hemde dispne ve yorgunluk semptomlari azalir.
Kronik solunum yetmezligi olan hastaya uzun süreli oksijen verilmesi (günde 15
saatten fazla) yasam süresini uzatmaktadir. PaO2<55 mmHg veya SaO2<%88 ya da PaO2
55-60 mmHg veya SaO2 %89 olup pulmoner hipertansiyon, kalp yetmezligini gösteren
periferik ödem, polisiteminin de (hematokrit>%55) bulundugu hastalara önerilir.
KOAH'in her basamagi için önerilen tedavi semasi söyledir:Tüm hastalarda risk
faktörleri önlenir ve grip asisi yapilir. Risk grubunda (stage 0) ilaç tedavisine gerek yoktur.
Hafif KOAH'da (stage I) ihtiyaç halinde kisa etkili bronkodilatatör kullanilir. Stage III (orta
KOAH) hastalari bir veya daha çok bronkodilatatörle düzenli tedavi görür ve rehabilitasyon
uygulanir. Ayrica; semptomlar ve akciger fonksiyonlari cevap veriyorsa veya
eksaserbasyonlar sik tekrarliyorsa inhale steroid uygulanir. Agir KOAH'li hastalarda, orta
KOAH'da uygulananlara ilave olarak komplikasyonlar tedavi edilir, solunum yetmezligi
varsa uzun süreli oksijen uygulanir ve cerrahi tedavi tartisilir.
Eksaserbasyonlarin tedavisi: KOAH'inda akut alevlenmelerin (eksaserbasyon) en sik
nedenleri trakeobronsial enfeksiyonlar, hava kirliligi, pnömoni, pulmoner emboli,
pnömotoraks, kaburga kirigi, gögüs travmasi, uygunsuz sedatif,narkotik ve beta bloker
kullanilmasi, kalp yetmezligi ve aritmilerdir.
Alevlenmenin esas semptomu nefes darliginda artma olup, çogunlukla beraberinde
wheezing, gögüs sikismasi, öksürük ve balgam artisi, balgamin renk ve kivaminda degisiklik
ve ates de bulunur. Alevlenmeler sirasinda bunlardan baska kiriklik, uykusuzluk, uykulu olma
hali, bitkinlik, depresyon ve konfüzyon da olabilir. Egzersiz toleransinda azalma, ates, akciger
hastaligini düsündüren yeni radyolojik anormallikler KOAH alevlenmesinin habercisi olabilir.
Balgamin miktar ve pürülansinda artis olmasi bakteriel sebebi gösterir.
KOAH akut alevlenmelerinde inhale bronkodilatatörler (özellikle beta-2 agonistler ve
antikolinerjikler), teofilin ve sistemik (tercihan oral) kkortikosteroidler etkilidir. Solunum
yollari enfeksiyonlarinin klinik belirtileri varsa antibiyotik tedavisi yararli olabilir.
Oksijenizasyonun saglanmasi alevlenmelerin tedavisinde önemli bir yer tutar. Gerekirse
noninvaziv ve invaziv mekanik ventilasyon uygulanir.
Cerrahi tedavi olarak büllektomi, akciger volümünü azaltici cerrahi ve akciger
transplantasyonu uygulamalari sinirli sayida hastada uygulanabilmektedir
Down-sendromu en fazla görülen kromozom anomalisidir. İnsan vücudu oldukça fazla sayıda hücrelerden bir araya gelmiştir. Her bir hücre içinde genetik bilgilerin bulunduğu iplik tarzında "kromozom" dediğimiz yapı vardır. Kromozom sayısı normalde 46 adettir. Ancak bu sayı Down-sendromlu bireylerde 47 dir. Bu fazla kromozom 21. kromozom çiftinde olduğundan Down-sendromuna aynı zamanda Trizomi 21 de denmektedir.
Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur. Otizm genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıkar. Otistik çocuklar genelde öğrenme zorluğu çekerler. Otistik çocukların büyük bir kısmında farklı seviyelerde zeka geriliği görülse de, zeka seviyeleri normal Otistik çocuklar da vardır. Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, Otistik çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta ortak bir zorluk çekerler.
Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur. Otizm genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıkar. Otistik çocuklar genelde öğrenme zorluğu çekerler. Otistik çocukların büyük bir kısmında farklı seviyelerde zeka geriliği görülse de, zeka seviyeleri normal Otistik çocuklar da vardır. Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, Otistik çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta ortak bir zorluk çekerler.
şifalı taşlar
HEMATİT

Stresi azaltır, enerji ve canlılık verir. Karar verme güçlügü çeken kişilere iyi gelir. Kan dolaşımı üzerinde pozitif etkisi vardır.

Stresi azaltır, enerji ve canlılık verir. Karar verme güçlügü çeken kişilere iyi gelir. Kan dolaşımı üzerinde pozitif etkisi vardır.
KAPLAN GÖZÜ

Astım hastalarına iyi gelebilecek bir taştır. Sindirim sistemi bozuklukları, dalak ve pankreas üzrinde etkisi vardır. Güç ve cesaret taşı olarak bilindiğinden sadece avucunuzun içinde tutarak endişelerinizden kurtulabilirsiniz. Dengeleyici özelliği sayesinde çevrenizdeki olayları daha kolay algılamanızı sağlar.

Astım hastalarına iyi gelebilecek bir taştır. Sindirim sistemi bozuklukları, dalak ve pankreas üzrinde etkisi vardır. Güç ve cesaret taşı olarak bilindiğinden sadece avucunuzun içinde tutarak endişelerinizden kurtulabilirsiniz. Dengeleyici özelliği sayesinde çevrenizdeki olayları daha kolay algılamanızı sağlar.
YILDIZ TAŞI

Duygusal denge sağlar, heyecanları, alınganlıkları, aşırı duygulanmaları dengeler. Erkeksi enerji ve güç verir. Kararlılık oluşturur. Manevi yükselişe vesile olur.

Duygusal denge sağlar, heyecanları, alınganlıkları, aşırı duygulanmaları dengeler. Erkeksi enerji ve güç verir. Kararlılık oluşturur. Manevi yükselişe vesile olur.
FLORİT

Kişinin anıların tutsaklığından kurtulmasını sağlar ve duyulan boşluk hissini yatıştırır. Düzensiz ve dağınık hissedilen anlarda denge ve dinginlik verir. Duygusal bakımdan mutsuz olduğunuz ve sizi rahatsız eden mantıksız düşüncelere kapıldığınızda florit size destek olacaktır.

Kişinin anıların tutsaklığından kurtulmasını sağlar ve duyulan boşluk hissini yatıştırır. Düzensiz ve dağınık hissedilen anlarda denge ve dinginlik verir. Duygusal bakımdan mutsuz olduğunuz ve sizi rahatsız eden mantıksız düşüncelere kapıldığınızda florit size destek olacaktır.
KRİZOKOL
Bedeni, kalbi ve ruhu kötülüklerden ve olumsuz duygu ve düşüncelerden arındırır.
Bedeni, kalbi ve ruhu kötülüklerden ve olumsuz duygu ve düşüncelerden arındırır.
LABRADORİT
Sindirim sistemini destekler, özellikle mideyle ilgili düzensizlikleri giderir. Rahatlamamıza ve uyumamıza yardım eder. Hayret verici yetenekler geliştirir, görülen rüyaları hatırlamaya yardım eder.
MAGNEZİT
Sindirim sistemini destekler, özellikle mideyle ilgili düzensizlikleri giderir. Rahatlamamıza ve uyumamıza yardım eder. Hayret verici yetenekler geliştirir, görülen rüyaları hatırlamaya yardım eder.

Analiz etmek, kendini tanımak ve araştırıcılık ruhunu geliştirmeye yardımcı olan bir taş olduğu gibi, kişileri motive etmesi ve farkındalığı arttırma özellikleri de bulunur.
MALAHİT

Sakinleştirici bir taş olup, uyku ve uyumaya yardım eder. Güneş sinir ağı chakrasının üzerinde kullanıldığında, içimize gömdüğümüz acıları tekrar ortaya çıkarma gücü vardır
LAL

Tutkunun taşı olarak bilinen lal cinsel gücü arttırır ayrıca kadınlarda adet düzensizliği ve menapoz için faydalıdır. Kan dolaşımını kolaylaştırarak kanı temizlemesi, unutkanlığa iyi gelmesi, huzur vermesi, sevgi ve şefkat duygularını canlandırması bilinen psikolojik özelliklerindendir.

Tutkunun taşı olarak bilinen lal cinsel gücü arttırır ayrıca kadınlarda adet düzensizliği ve menapoz için faydalıdır. Kan dolaşımını kolaylaştırarak kanı temizlemesi, unutkanlığa iyi gelmesi, huzur vermesi, sevgi ve şefkat duygularını canlandırması bilinen psikolojik özelliklerindendir.
KEHRİBAR

Boğaz ve tiroid bezi enfeksiyonlarını tedavi etme özelliği vardır.

Boğaz ve tiroid bezi enfeksiyonlarını tedavi etme özelliği vardır.
SAFİR

Kalbi ve böbrekleri güçlendirmesiyle birlikte salgı bezleri üzerindeki etkileriyle bilinir. ruhsal sağlığı dengeler ve sezgi yeteneğinin artmasına neden olur. Sıkıntıları aşmanızda verdiği farkındalık etkisiyle yardımcı olur.

Kalbi ve böbrekleri güçlendirmesiyle birlikte salgı bezleri üzerindeki etkileriyle bilinir. ruhsal sağlığı dengeler ve sezgi yeteneğinin artmasına neden olur. Sıkıntıları aşmanızda verdiği farkındalık etkisiyle yardımcı olur.
ELMAS

Beyin fonksiyonlarını ve kişilikteki blokajı ortadan kaldırıcı özelliklere sahiptir ve aynı zamanda temel bir tedavi edici niteliktedir. Bolluk, saflık, masumluk ve sadakat simgesidir.

Beyin fonksiyonlarını ve kişilikteki blokajı ortadan kaldırıcı özelliklere sahiptir ve aynı zamanda temel bir tedavi edici niteliktedir. Bolluk, saflık, masumluk ve sadakat simgesidir.
AVENTURİN

Fiziksel gücü ve canlılığı artırır. Özellikle kalp sağlığı için olumlu etkileri olan bir taştır. Strese karşı kullanılabilir.

Fiziksel gücü ve canlılığı artırır. Özellikle kalp sağlığı için olumlu etkileri olan bir taştır. Strese karşı kullanılabilir.
GÜNEŞ TAŞI

Depresyon, stres atma, enerji akışı, pozitif algılama, cesaret sağlayan bir taştır

Depresyon, stres atma, enerji akışı, pozitif algılama, cesaret sağlayan bir taştır
GRANAT

Depresyon giderir, kanın temizlenmesini sağlar, dolaşım rahatsızlıklarına iyi gelir, aşırı hareketli ( hiperaktif ) çocukların sakinleşmesini sağlar.
CEROİT

Kişinin kendine güveninin artmasını sağlar. Kişinin maddi ve manevi bağ ve bağımlılıklarından kurtararak ruhen özgürleşmesine yardımcı olur. Korkulardan kurtulmak için ametist ile birlikte kullanılılır. Kâbuslara karşı etkilidir.

Kişinin kendine güveninin artmasını sağlar. Kişinin maddi ve manevi bağ ve bağımlılıklarından kurtararak ruhen özgürleşmesine yardımcı olur. Korkulardan kurtulmak için ametist ile birlikte kullanılılır. Kâbuslara karşı etkilidir.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
